12 Haziran 2013 Çarşamba

Neşeli ana babaların neşeli çocuklarıyız biz. Hiç kavga gelmedi aklımıza, aynı topu evire çevire senelerce oynadık. Cicozumuz da, kamyonumuz da, tahta tabancamızda ortaktı. Ağaçlara bir meyve için birde yapraklardan para yapmak için saldırdık. Köklerinin içine çamur evler yaptığımız ağacı o koca söğüt ağacını suladık ki kurumasın da kesemesinler. Yağmurdan kaçarken yıldırım düşer mi tepemize diye düşünmeden o ağacın dalları altına saklandık, saklambaç oynarken bile o ağacın gövdesine sarılıp saydık sayıları 1,2,3,…  Oku da adam ol diye gönderdikleri memleketleri anlatırken memlekettekilere, önce yeşilinden bahsettik; çook yeşil buralar aynı oralar gibi diye. Seneler önce paylaşarak yediğimiz gofreti yiyoruz bugün Gezi’de. Yine paylaşarak. O zaman yanında sarı kola içiyorduk bugün üstüne biraz limon biraz biber gazı serpiyoruz; pek hoş olduğu söylenemez ama kötü de değil hani. Hem müzikte var coşkulu marşlar gibi içini ürperterek kaynatıyor insanın. Bir de komik ki buradakiler sorma zekayla karışık espri yapıyorlar, gülerken gözü dolar insanın hem gülmekten hem hüzünden. Bağırarak eve çağıran ana babalar da yok. Bağırsana be çocuum diye uyaranlar var. Sloganla göbek atan var yahu inanmazsın! O günden bu güne fazla gelen üstümüze başımıza; bir maske, bir sirke, bir limon, bir baret. Bir de sırt çantası. Hiç bu kadar uzun yürümemiştik ve koşmamıştık. Yorgunuz ama inatçıyız anam. Dediğim dedik çaldığım düdük bundan böyle; park da bizim bahçe de hepsinin adını da koyduk  Gezi.


Söyleseler inanmazdık; bir direniş sebebidir Ağaç diye.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder